22 Aralık 2010 Çarşamba

Bordeaux (2)… Chateau Beychevelle – St. Julien...

“Chateau Palmer”’dan çıktıktan sonra bağların arasından geçerek hemen karşı tarafındaki Chateau Margaux’ya doğru yöneliyoruz. “Chateau Margaux” ziyarete kapalı olduğundan randevu alamamıştık; o bakımdan biz de içeri girmek yerine Chateau Margaux’nun ağaçlarla çevrili meşhur giriş yolunda bol bol fotoğraf çekip, çevresinde gezinmekle yetindik.
Ardından Margaux’daki “Maison du Vin”de bir mola vererek, birer şişe Chateau Margaux’nun 2. şarabı “Pavillon Rouge” (2006) ile 2004 Chateau Lascombes alıyoruz kavımızda yer edinsinler diye. Oldukça güzel şarap aksesuarları, kitaplar ve bölgeyle ilgili şarap turizmini içeren broşürlerin yer aldığı Margaux şarap evi (maison du vin) kasabanın çıkışına doğru solda kalıyor. Şarap fiyatları da ortalamayı tutturur bir seviyede.
Margaux’dan çıkıp önce öğleden sonra randevu aldığımız St. Julien’deki “Chateau Beychevelle”’in önünden geçip, D2 yolunu takip ederek Paulliac’a doğru yola devam ediyoruz. Sağımızda bölgeye hayat veren “Garonne” nehri ve efsane “Chateau Latour”un ünlü kulesini görür görmez, hemen yol üstünde solda “Pichon Longueville” sağda “Pichon Longueville Comtesse de Lalande”ın önünde durup çevrede ufak bir gezinti yapıyoruz.
“Paulliac” kasabasını geçip diğer şarap efsaneleri Mouton Rotschild ve Lafite Rotschild’i gördükten sonra, St Estephe’de “Cos d’Estournel”in mimarı açıdan çok hoşuma giden şatosunu geçip tekrar Paulliac’a dönüyor ve öğle yemeği için “Hotel de France et d’Angleterre”in restoranına uğruyoruz. Artık randevu saatimiz gelmeye yaklaştığından restoranda hızlı bir yemek yedikten sonra, tekrardan D2 yoluna girerek “Chateau Beychevelle”e ulaşıyoruz.
“Chateau Beychevelle” kimilerince klasik Fransız mimarisi ve içerdiği enfes bahçeleri yüzünden ve bölgenin “Versailles” sarayı olarak adlandırılıyor. Tarihi aslında buranın 17. Yüzyıldaki sahibi olan Epernon Dükü “Jean-Louis Nogaret de la Valette”e kadar dayanıyor. Dük, ilerde aynı zamanda büyük amiralliğe yükselince, Bordeaux limanına uğrayan gemiler şatonun önünden her geçişlerinde amirale saygılarını ifade etmek için yelkenlerini indirirlermiş. Buna Fransızca “Baisse Voile” deniyor, bu söz daha sonradan “Beychevelle”e dönüşüyor söylentiye göre ve şatoya bu isim veriliyor.
Aslında bir başka söylenti de amiralin varlığına aldırmadan gemilerin Garonne nehri üzerinde Bordeaux’ya yaklaşırken zaten yelkenlerini indirdikleri yönünde…
“Chateau Beychevelle”in resepsiyon ofisinde bir süre bekledikten sonra, rehberimiz ile tanışıyoruz, diğer misafirler arasında Kuzey Avrupa’dan ve Amerika’dan gelen şarap meraklıları ve hatta aralarında Hint asıllı İngilizler de var.
Beychevelle mimari açıdan bugünkü halini 18. yüzyılda aldıktan sonra günümüze kadar defalarca kez el değiştirirken 1988’de uluslararası şarap piyasasının önemli aktörlerinden Fransız “GMF” grubu (Grands Millesimes de France) ve Japon “Suntory” grubu “GMF” yönetimi altında Beychevelle’in sahibi.
1855 Medoc klasifikasyonunda “4eme cru classé” olarak yer almış olan “Chateau Beychevelle” Saint Julien’de 90 hektarlık bağ alanıyla bölgenin en geniş bağlarına sahip üreticilerinden biri. Bağdaki asmaların %62si Cabernet Sauvignon, %31’i Merlot, %5’i Cabernet Franc ve %2si Petit Verdot’dan oluşuyor. Bağların genel toprak yapısını temelini Garonne nehrinden alan derin çakıllar oluşturuyor. Bağlarda iyi tekniklerle uygun bir drenaj sistemi kurmuşlar.
Şarap üretiminde geleneksel yönetimi kullanan “Chateau Beychevelle”de fermantasyon, ısı kontrollü fermantasyon tanklarında ve beton küvlerde yapılıp, şaraplar 18 ay %50si yeni ürün meşe fıçılarda bekletiliyor.
Esas şarap “Chateau Beychevelle” dışında ayrıca şatonun 2. ürünü “Amiral de Beychevelle” de burada üretiliyor. Bölge dışında ayrıca bu üreticinin 3. bir şarabı daha var, “Haut Medoc” bölgesinde üretilen “Brulieres de Beychevelle” de aynı üreticiye bağlı bir başka şarap.
Gezi ücreti aynı günün sabahı gezdiğimiz “Chateau Palmer”a göre biraz daha pahalı olan “Chateau Beychevelle”de (kişi başı 8 Euro) tadım için bize 2007 “Chateau Beychevelle” ve yine 2007 “Amiral de Beychevelle” ikram ediyorlar. Bu noktada az da olsa hayal kırıklığına uğruyorum zira, 2007 zaten iyi olmayan bir rekoltenin ürünü ve en azından şaraplardan birini biraz daha iyi bir rekolte ile sunabilirlerdi diye düşünüyorum.
Yine de şaraplar pek fena çıkmıyor hatta 2007 “Amiral de Beychevelle”’i sabah içtiğimiz 2007 “Alter Ego” ile kıyasladığımda daha dengeli buluyorum.
2007 “Chateau Beychevelle” ise kırmızı meyve aromalarının yanında arkadan tütün ve is aromaları ile bütünleşiyor. Bitimi biraz kısa ve tanenler biraz baskın. Orta gövdeli olmasının yanı sıra genel olarak 2007 rekoltesini yansıtan bir şarap.
Gezimizin sonunda bizlere hatıra olarak bir şarap aksesuarı hediye eden rehberimize teşekkür edip, “Chateau Beychevelle”den ayrılıyor ve D2 yolundan D1 yoluna sapıp “Moulis” apelasyonu üzerinden Bordeaux’ya dönüyoruz.
Bu arada yolda Bordeaux’ya dönerken D1 yolu üzerinde bulunan oldukça büyük bir şarap mağazası “La Winery”e uğruyoruz. İçindeki şarap mağazası dışında, restoran, seminer ve sergi salonları, çocuklar için oyun sahası bulunan ve ayrıca bağ gezileri düzenleyen bir yer olan “La Winery” ile ilgili ileride şarap turizmi üzerine daha detaylı yazacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder