22 Aralık 2010 Çarşamba

Gaja / Swiss Otel...

Mayıs ayı içerisinde gittiğim 3 restorandan sonuncusu Swiss Otel’in son katındaki “Gaja”.
Gaja’yı rezervasyon yaptırmak için aradığımda, yanımızda şarap getirmek istediğimizi ve mantar açma ücreti olup olmadığını sordum. Rezervasyonu alan hanımefendi en başta nazikçe böyle bir uygulamaları olduğunu ancak bunun için kendi şarap menülerinde olmayan bir şarap getirmemiz gerektiğini söyledi. Ben de kendilerine Frescobaldi Luce 2003 getirmek istediğimi söyledim. Yetkili elemanımıza sorup döneceğim dedi, bir süre bekledikten sonra, aynı hanımefendi bana “çok özür dilerim, ancak, restoran müdürümüz Gaja’da böyle bir uygulama olmadığını ve dışarıdan şarap kabul edemeyeceğimizi bildirdi” dedi ve beni en başta yanlış bilgilendirdiği için de nazikçe özür diledi. Ben de her ne kadar durumu garipsemiş olsam da uygulamalarına saygı duydum ve rezervasyonumuzu yaptırdım.
Restoran yaz aylarında üstü açık olan “Gaja Roof” bölümüne geçiyor, İstanbul manzarasını daha da güzel keşfedebilmek için, bizim için de manzaraya nazır güzel bir yer ayırmışlar.
Önden masamıza bakan servis elemanımız ön içki olarak birer Martini önerdi, ben karpuzlu Martini’de, eşim de yeşil elmalı Martini’de karar kıldık. Direk taze meyve suyu kullanılarak yapılmış Martiniler gayet hoştu. Hemen belirtmekte fayda var Martini’nin kadehi 30 TL.
Martinilerimizi içerken menüleri dikkatlice inceledik. Menü kendi içinde dengeli olarak düzenlenmiş, 7-8 çeşit başlangıç ile bir o kadar da ana yemek var. Başlangıçlar 25 – 40 TL arasında. Ana yemekler ise 40 – 80 TL arasında. Başlangıç olarak “Akçaağaç şerbeti ile marine edilmiş somon, keçi peyniri, elma, pancar ve mevsim yeşillikleri” (28 TL) ile “Tavuklu, morel mantarlı tortellini”(28 TL) aldık.
Şarap menüsü hayli zengin ve bir o kadar da pahalı olan Gaja’da, başlangıçlarla beraber birer kadeh roze içmek istedik, ancak, gördüğümüz kadarıyla rozeler kadeh olarak menüde yer almıyordu. Servis elemanından kadeh roze içmek istediğimizi ve hangi rozeyi kadehte servis edebileceğini sorduk, bize Kavaklıdere Lal önerdi. “Lal” genel olarak beğendiğim rozelerdendir velhasıl çok da üstün bir roze değildir, ancak, durumu açıkçası biraz da ekonomik (!) olarak değerlendirip kadeh “Lal” rozede karar kıldık (kadehi 22 TL).
Bu arada dikkatimi çeken bir husus yan masadaki yabancı misafirlerini ağırlayan 3 kişilik bir iş adamı grubu da kendi aralarında yabancı misafirleriyle beraber, menüdeki şarapların ne kadar pahalı olduğunu konuşuyorlardı ki, onlar bira içmekte karar kıldılar zaten en son.  Ayrıca belirtmekte fayda var, en başta rezervasyon sırasında getirmek istediğim Frescobaldi Luce 2003 menüde yok ama onun yerine tesadüf olarak aynı şarabın 2000 rekoltesi var ve şişesi 1300 TL’den satılıyor. İşte ben böyle durumları garipsiyorum aslında. 2003 Luce’yi İtalya’dan bir şarap mağazasından yaklaşık 100 euro’ya almıştım.  Daha önce de Firenze’de 20 Euro’ya aldığım bir şişe 2003 Castello Banfi Chianti Classico Riserva şarabı Türkiye’de bir şarap mağazasında 250 TL’ye satılırken görmüştüm. Yani bazen ilginç fiyat politikaları uyguluyoruz şarap konusunda, ilerde bunun örneklerini farklı yazılarda anlatacağım zaten.
Ana yemek olarak eşim hardallı patates püreli ıspanaklı ızgara tavukgöğsü (50 TL) almayı tercih ederken, ben de orta az pişmiş ızgara bahar kuzusunda (55 TL) karar kıldım. Menüde balık yemekleri de mevcut (80 TL).
Başlangıçları beklerken şefin ikramı tadımlık olarak karpuz gazpacho ile peynirli ekmek topları getirdiler. Karpuz gazpacho yaz için ideal bir tadımlık aslında, içinde çok küçük küp küp doğranmış salatalık ile ufak tekila kadehinde servis edildi, beğendim. Peynirli ekmek topları da içerdiği isli provolone peyniri ve biberiye ile iyi gitmiş, fena değildi. Daha sonradan getirdikleri zeytinyağını ise hiç beğenmedim, zeytinyağı hem yoğun kıvamda değildi hem de içine koydukları aşırı limon ve acı biber baharatları ile zeytinyağı özelliğini tamamen yitirmişti.
Başlangıç yemeklerimiz fena değildi, “Akçaağaç şerbeti ile marine edilmiş somon, keçi peyniri, elma, pancar ve mevsim yeşillikleri” kendi içinde oldukça uyumlu olmuş, sunumu güzel bir tabak hazırlamışlar, “Tavuklu, morel mantarlı tortellini” ise tortellinin tam istediğim “aldente” kıvamında olmamasından ötürü düşük not aldı. Yine de piyasada bulunmadığından senede birkaç kere tadabildiğim “morel mantarı” yoğun kıvamı ile her daim sevdiğim mantarlardan olmuştur.
Ana yemekleri beklerken ana yemekle içmek üzere bir şişe Pendore Öküzgözünde karar kıldık (140 TL). Kavaklıdere’nin Pendore bağlarından çıkan bu Öküzgözü çok ilginç bir Öküzgözü aslında. Burunda mürdüm eriği, ahududu, karaduta çalan meyvemsi aromaları oldukça belirgin, kadifemsi tanenli, belirgin bir asidite, dolgun ve orta gövdeli, bitimi orta uzunlukta bir şarap.
Ana yemeklerimiz idare eder nitelikteydi, kuzu eti fena değildi, sadece bir kısmı istediğim gibi orta az pişmiş, bir kısmı ise az pişmiş olarak geldi. Ancak kuzu etinin yağı iyi kıvamda ve sinirleri alınmış, nemi ve yumuşaklığı yerinde olmuş, bu bakımdan pişme farklıları çok fazla etkilemedi açıkçası. Izgara tavuk ise yanındaki hardallı patates püresi ile iyi bir ikili oluşturmuştu, yalnız yine de, böyle bir restoranda bu fiyatlara beklenebilecek kalitede yemekler olduğunu söylemek zor.
Yemek sonrası eşim kahve (13 TL) içmekte karar kılarken ben birer misket limonlu ve yeşil elmalı sorbet istedim (her bir sorbet 7 TL) yanında da bir kadeh Kavaklıdere Narince Tatlı-sert (kadehi 22 TL) içmeye karar verdim. Sorbetler iyi, Tatlı-sert Narince ise içerdiği kompleks reçine (meşemsi), kuru incir, kuru üzüm (pekmezimsi) aromalar ve uzun bitimi ile bence çok başarılı bir fortifiye şarap.
Sonuç olarak, Gaja doğal olarak bütçeyi zorlayabilecek bir restoran, her zaman gidilebilecek yerlerden değil, havanın güzel olduğu ve akşam sıcaklarının bastırmadığı şu zamanlarda özel günleri kutlamak için belki gitmeye değer. Ancak yine de fiyat-kalite dengesi açısından baktığımızda, verdiğimiz paranın karşılığında çok iyi kalitede bir yemek yedik mi? İşte orası tartışılabilecek bir konu…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder