22 Aralık 2010 Çarşamba

Rouge / Talimhane...

Gusto dergisinde tanıtımını gördüğüm şarapevi “rouge”a, Mayıs ayı içerisinde hafta içi bir gün öğle saatlerinde, bir hafta sonu da gecenin ilerleyen saatlerinde gittim. Böylece mekanı hem hafta içi gündüz gözüyle hem de hafta sonunun yoğun saatlerinde görmüş oldum.
Hem Gusto dergisinden hem de Milliyet gazetesindeki yazılarından severek ve ilgiyle takip ettiğim, derginin kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Yalçın bu mekanı yaklaşık 1 ay kadar önce açmış. “Rouge”, Talimhane’nin kalbinde La Martine Caddesi’nin Taksim tarafına bakan kısmında yer alıyor. Mekan bir binanın giriş katında olmasıyla birlikte, hemen caddeye bakan bodrum katında aynı zamanda önümüzdeki günlerde bir şarap butiği açılacak.
Rouge’un şarap menüsünde 150 kadar şarap çeşidi var ve bunların 50 kadarı kadehte satılıyor. Bu bence oldukça iyi bir şey, zira, şu ana kadar birçok yerde kadehte satılan şaraplar genelde vasat şaraplar olmaktan öteye gitmedi. Halbuki Mehmet Yalçın bu sorunun farkında ve bu bakımdan kalitesine göre 50 çeşit şarabı 7 – 21 lira arasında satmayı uygun bulmuş. Zengin şarap listesinde de fiyatlar 35 ila 225 lira arasında değişiyor. Dikkatimi çeken husus, orta ve biraz orta altı kalite şaraplarda şişe fiyatları piyasa perakende değerinin ortalama 4 kat üzerinde ki böyle bir mekanda bu tarz şaraplarda fiyatlar biraz daha aşağıya çekilebilir diye düşünüyorum. Orta üstü ve iyi kalite şarap fiyatları ise piyasa perakende değerinin 2 – 3 kat üzerinde bir fiyat politikası uygulanmış ki, bence normal bir fiyatlama uygulanmış bu tip şaraplarda. En azından, Rouge’da satılan birçok iyi kalite şarap İstanbul’daki belli başlı restoranlara göre %20-30 daha ucuza satılıyor.
Bir örnek vermek gerekirse, Rouge’da Pendore Öküzgözü 105 lira iken, bundan bir sonraki yazımda anlatacağım Gaja’da aynı şarasp 140 lira. Pendore Boğazkere 105 lira olmakla birlikte 21 liradan kadehte de sunuluyor. Böylece şaraba meraklı birisi piyasada veya restoranda pahalı gelebilecek belli başlı şarapları kadehle satın alarak en azından bu şaraplar hakkında fikir sahibi olabiliyor (aralarında Doluca’nın Tuğra ve Sarafin serileri ile Turasan Seneler ve Kavaklıdere Egeo gibi iyi şaraplar da var).
İlginç olan şeylerden biri şarap Rouge’un menüsünde başta Kayra olmakla birlikte belli başlı yerli üreticilere yer verilmemiş olması. Sanırım görüşmeler sürüyor, umarım yakında onları da menüye eklerler.
“Rouge”un menüsünde yemek olarak günün çorbası (9 TL), salatalar (peynirli ıspanak salatası ve susamlı çıtır tavuk salatası) küçük – büyük tabaklarda 8 ila 17 lira arasında, 3 çeşit yerli peynir tabağı 15 TL, ithal peynir tabağı 22 liradan sunuluyor. Biz ilk gittiğimizde 2 yerli (Akdeniz küflü peyniri ve Kars gravyeri) ve 2 yabancı (manchego ve camembert) seçtik (25 TL). Daha sonra gittiğimizde ise alternatif olarak Kıbrıs Nor ve İtalyan isli Scamorza peynirini denedik. Peynirlerin hemen hepsi gayet güzel, yalnız çok sevdiğim Camembert peyniri beklediğim kadar kaliteli değildi, belli ki, Türkiye’ye ithal edilen kalitesiz Camembert’lerden kullanılmış.
Yukarda saydıklarımın dışında menüde genel olarak şarapla uyum sağlayan yemekler düşünülmüş. Çok kalabalık, her şeyin olduğu menülerden yok Rouge’da ki doğru da yapmışlar, zira, esas amaç şarap içmek. Şarabın yanına gidebilecek şarküteri tabağı (27 TL) veya bir boeuf bourgignon (23 TL)alabilirsiniz. Rezeneli ve beyaz şarap sos ile Kağıtta levrek (24 TL), Bonfile (küçük 18 TL, büyük 30 TL) veya kalem pirzola (iki kalem pirzola 16 TL,  dört kalem 28 TL). Menüde bazı değişiklikler olabileceğini tahmin ediyorum ancak konsept olarak genelde yemek sayısını fazla tutmadan şaraba uyum sağlayacak yemekleri menüye ekleyeceklerini düşünüyorum.
Biz mekana her iki gidişimizde de sadece şarap içmeye gittiğimizden ana yemek almadık, sadece peynir tabağı ve 1-2 başlangıç istedik atıştırmalık olarak. Başlangıçlardan “levrek ceviche” fena değildi, sadece biraz daha misket limonu olsa daha iyi olabilirdi. Ancak zencefilli somon fümeyi yanında yeşil mercimekli piyazla çok beğendik. Ayrıca ilk gidişimizde bize çok güzel bir Kıbrıs zeytinyağı tattırdılar, özel olarak Kuzey Kıbrıs’tan getirttikleri “karayağ” adında bir zeytinyağı bu. Koyu yeşile çalan rengi ve yoğun aromalarıyla bu zeytinyağını çok beğendik.  Şarap olarak Kavaklıdere’nin piyasaya yeni çıkan roze şarabı Egeo roze (65 TL) aldık. Açıkçası bu şarap oldukça hoşumuza gitti, bence son zamanlarda yapılan en iyi yerli rozelerden birisi, Çalkarası, Siraz ve Grenache üzümlerinden yapılmış.
Sonuçta genel olarak lükse kaçmayan ağırlıkla orta ve orta üstü kalite şarapların en azından İstanbul’daki diğer mekanlara “göreceli” olarak daha düşük fiyatlara kadehte veya şişe olarak içilebileceği sıcak hoş bir mekan “Rouge”.
Son zamanlarda İstanbul’daki restoran ve barlarda fiyat politikalarına açıkçası “takmış” durumdayım. Bu bakımdan bu yazımda olduğu gibi diğer 2 yazımda da restoranlardaki fiyat politikalarını irdeleyip, fiyat farklılıklarını vurgulamaya çalışacağım. İlerde restoranlardaki fiyatlama politikalarına başka bir yazıda değineceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder